çok güzel bir film olacakken olamamış bir film olmuş.
fikir güzel, konsept güzel -ki film zaten uyarlama bir yapımmış- ancak yine de büyük bir özveriyle seyirciyi sıkıntılara gark etmeyi başarmışlar.
o diyalogları bu kadar eğreti, bu kadar çiğ şekilde yazan senariste de tebriklerimi yolluyorum artık.
her şey bir yana filmdeki neredeyse bütün olamamışlıkların kaynağının yönetmen sıkıntısı olduğunu ben bu seyirci halimle anlayabiliyorum.
sanki çoğu sahneler tek çekim ile halledilmiş gibi hissediliyor.
çünkü bazı oyuncuların oldukça iyi olduğunu, performanslarının bu seviyenin çok üstünde olduğunu bildiğim halde kötü bir oyunculuk görüyoruz çoğunda.
filmde "çok iyi oynamış" diyebileceğimiz birisi yok ama çok kötü oynamış dediklerim var baya.
kamera hareketleri başta oldukça güzel gelse de boku çıkartılmış hissi de oluyor. hani tek mekanda çekiyoruz bari kameraları fır fır döndürelim mi dediniz n'aptınız amk?
orjinal versiyonunu izlemedim ama çok güzel bir fikir biraz sığ işlenmiş. neredeyse tamamen ikili ilişkiler üzerine kurulu cebimizdeki sırlar temasının çeşitlilik kazanmasını isterdim ben.
bu sebepten filmin en çarpıcı sahnesi *
spoiler* ev sahibi çiftin kızlarının annesi hakkında oldukça özel düşüncelerini tüm herkesin o anda öğrenmiş olmasıydı. bu durum bana daha keyifli geldi diğer aldatma olaylarına nazaran. *
spoiler*
cebimdeki yabancı yerine filmin ismi kimin eli kimin cebinde olsa daha anlaşılır olabilirmiş.
ha bir de ben filmlerde iyice trend olan, prim kapısı olan duyarların işlenmesinden irrite oluyorum artık. tr'de yeni bir şey olsa da global olarak eşcinselliğe ve homofobiye dikkat çekmek artık baydı yeterin amkk ya.
bunun yanı sıra modern dünyada göstermelik ilişkilerin ne kadar sahte olduğuna dair çıkarımlar sağlayan bir çok detay da güzel işlenmiş.
bazı sekanslar "seküler dünyada içi boşaltılmış aile kavramı" başlığına konu olabilecek kadar yerinde tespitlerle dolu ve filmdeki bu yerinde ve sansürsüz tespitleri yadsımam mümkün değil.
sonuç olarak fikir güzel, konsept güzel-onlar da uyarlamaymış zaten- iyi oyunculardan kötü performanslar, yarrak gibi bir yönetmenlik, yer yer çiğ replikler...
bazen çok dinamik yer yer bayan ama ortalamayı yakalamış bir akış ritmi...
bunlara rağmen gidip izlenir mi?
hafta içi bir günde izlenebilir, verilen paraya acınılmaz, 2 saat keyifli vakit geçirilebilir. leş bir film değil yani.
hafta sonu
ölümlü dünya'ya falan gidersiniz ama.
şimdiye kadar tek mekan olup da beğenmediğim film olmamıştı. bunu da tamamen beğenmedim dersem ayıp olur ama beklentimin altında vizyon standartlarının üstünde olmuş bir film.
bu arada filmdeki yemek masasına ayrı bir parantez açayım.
aslında oldukça renkli, ilgi çekici, iştah açıcı, marjinal bir yemek masası hazırlanmış ve filme çok güzel renk katmış bir masa yapmışlar.
i̇şin aslı beğendim baya. bir ara vegan masa sanıp "burdan da mı prim yapıyorsunuz amk malları" dedim ancak vegan masa değil. filme özel olarak ilgi çekici ve özenli. burası tamam.
ama işte o masanın hazırlanmasında en büyük payın sahibinin
serra yılmaz olduğunu düşündüğüm için aklıma o gudubet karının kasıntı halleri geliyor bir yüzüm ekşiyor. hele o masa içeriği konuşulurken girdiği tripler aklıma geliyor falan ıyk...
yoksa baya iyi yani benimkisi serra takıntısı.
amına kodumun karısı ya.
elitizm takıntısı olup da bu kadar çiğ, bu kadar eğreti, bu kadar özenti ve kasıntı olabilen kaç insan vardır ki şu dünyada lan?
i̇nsan ayrıca sormadan edemiyor acaba serra hanım filmin tr'de gösterime girmesi hakkında ne düşünüyormuş.
bu insanlara filmini izletmekten de utanıyor muymuş acaba?
kesin yapımcılarla kavga etmiştir. ferzan'a falan posta koymuş hiç içine sinmemiştir buralarda falan gösterime giriyor olması. çünkü serra prensipli ve duruşu olan bir kadındır!!
para mara önemli değildir yani.
ah ulan hiç prim vermemek lazım şöyle tiplere de işte o da benim gibilerin ayrı bir salaklığı napalım.